This Must Stop

63 günde 63 Gazeteci öldürüldü.

Gazeteciler Hedef Değildir

Çatışmaları takip eden gazetecilerin güvenliğinin güçlendirilmesi ihtiyacı…

Dünya genelinde, özellikle çatışma ve çatışma sonrası bölgelerde gazetecilik yapmanın tehlikeli, hatta hayati tehlike arz ettiği pek çok alan var. Gazze ve Ukrayna’daki savaş, çatışma durumlarında gazetecilerin savunmasızlığının bir başka trajik örneğini oluşturmaktadır. Bu gazetecilerin maruz kaldığı tüm riskleri önlemek mümkün olmasa da, devletler gazetecilerin güvenliğini güçlendirmek için daha fazlasını yapabilir ve yapmalıdır.

Ancak bunun bir bedeli vardır. Savaş alanında görev yapan gazeteciler, bazen silahlı kuvvetler mensuplarının karşılaştıklarına benzer aşırı tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadır.

 

Bu nedenlerle, çatışmaları takip eden gazetecilere uluslararası insancıl hukuk kapsamında koruma sağlanmaktadır. Cenevre 1949 Sözleşmeleri ve Ek Protokolleri, savaşta yer almayan ve artık savaşamayacak durumda olan kişileri korumak için kurallar koyar. Ek Protokol I, silahlı çatışma bölgelerinde profesyonel görevlerde bulunan gazetecilerin sivil olarak kabul edilmesi ve sivil statülerini olumsuz yönde etkileyecek herhangi bir eylemde bulunmadıkları sürece bu şekilde korunmaları gerektiğini belirtir.

Bu, çatışmanın tüm taraflarının gazetecileri koruması, onlara yönelik kasıtlı saldırılardan kaçınması ve yakalanmaları halinde haklarını gözetmesi gerektiği anlamına gelir. Buna ek olarak, Uluslararası Ceza Mahkemesi Roma Bildirisi, sivillere ve dolayısıyla çatışmalarda yer almayan gazetecilere yönelik kasıtlı saldırıların savaş suçu teşkil ettiğini ortaya koymaktadır.