Sırbistan’da Romano-Sırpça
Giriş / Tarihçe
Balkan Romanları, Kuzey Makedonya, Sırbistan ve Bulgaristan da dahil olmak üzere çoğunlukla güneydoğu Avrupa’nın bazı bölgelerinde yer almaktadır, ancak bu ülkelerle sınırlı değildir. Göçebe yaşam tarzları nedeniyle Romanların nüfus sayımları çoğu zaman doğru değildir. Diğerleri ise ayrımcılık veya zulümden korktukları için kimlik kartlarına sahip değildir.
Romanlar kendilerini Roma olarak adlandırırlar ve bu da kendi dillerinde “erkekler” anlamına gelir. Rom, Hintçe Dom kelimesinden türemiştir ve “geçimini şarkı söyleyerek ve dans ederek sağlayan düşük kasttan bir adam” anlamına gelmektedir. Dolayısıyla Roman dili, Romanların kendilerine verdikleri isimden gelmektedir.
Romanların kökleri Hindistan’a dayanır. Onuncu yüzyılda batıya doğru yayılmaya başladılar. On dördüncü yüzyıla gelindiğinde, Bulgaristan’ın Balkan Dağları’nda büyük Roman grupları kurulmuştu. Bazıları göçebe olarak yaşamaya devam etti; diğerleri ise kalıcı konutlara yerleşti. Nerede yaşadıklarına bakılmaksızın, Roman olmayanlar için gizemli ve farklı kaldılar. Onlar hakkındaki merak, sonunda nefrete ve ayrımcılığa yol açtı. Yirminci yüzyılda birçok Roman Naziler tarafından öldürüldü. Bugün hala ayrımcılığa maruz kalıyorlar.
Yaşamları Nasıldır?

İnsanlar genellikle tüm Romanların koyu renk saçlı, tenli ve gözlü olduğunu varsayar; ancak Balkan Romanları bazen daha açık tenli, hatta sarı saçlı ve mavi gözlüdür. Bunun nedeni muhtemelen atalarının Avrupalılarla karışmış olmasıdır. Hindistan’da kalan Romanların aksine, Balkan Romanlarının çoğu yerleşik hayata geçmiştir. Genellikle köylerde ya da kasaba ve şehirlerin yakınlarında yaşarlar. Yine de bazıları hala araba, kamyon ve römorklardan oluşan karavanlarla seyahat etmektedir.
Geçmişte Romanların toprak sahibi olmalarına izin verilmediğinden, bugün hala yaptıkları benzersiz meslekler geliştirmeye başladılar. Bunlar arasında falcılık, at ticareti, pazarcılık, eğlence, akrobasi, metal ve ahşap işçiliği gibi meslekler yer almaktadır. Özellikle müzik yetenekleri ve danslarıyla tanınırlar. Birçoğu düğünlerde, vaftiz törenlerinde ve festivallerde şarkı söyler ve enstrüman çalar. Ne yazık ki dilenci ve hırsız olarak da bilinirler. Küçük çaplı hırsızlık (genellikle çocuklar tarafından), dilencilik ve karaborsacılık bazen ailelere gelir sağlar. Bu itibar onlara karşı ayrımcılığa neden olmuştur. Birçok ülkede iş için en son sırada yer alırlar. Bazı kadınlar ev işlerinde yardımcı olarak çalışmakta, ancak çok düşük ücret almakta ve hiçbir sağlık yardımı alamamaktadır. Birçoğu yetersiz barınma imkanlarına ve yetersiz tıbbi bakıma sahiptir.
Adalet, sadakat ve ahlak gibi değerler Romanların etik kurallarında yer alır. Bir Romanın başlıca sadakati, kendisi için son derece önemli olan aile üyeleridir. Geniş aile üyeleri genellikle birlikte yaşar ve ayrı evlerde yaşayanlar genellikle birbirlerine telefon eder ya da günlük ziyaretlerde bulunur.
Evlilikler bazen ebeveynler tarafından ayarlanır ve genç çiftler genellikle ergenliklerinin ortalarından sonlarına doğru evlenirler. Genellikle düğün töreni yapmak yerine kaçmayı tercih ederler. Evlilik öncesi saflık onlar için çok değerli bir şeydir.
Benzersiz yaşam tarzları onları Roman olmayanlardan açıkça ayırmaktadır. Örneğin, bir Roman’ın kıyafetlerini giyme şekli: bir kostüm ya da bir ifade olarak; otomobilini alışılmadık şekillerde kullanması: bir ev, bir dükkan ya da bir tapınak olarak; benzersiz çalışma yöntemi: büyük bir beceri ya da eksantrik bir tarzla, onu diğerlerinden ayırır. Tüm bunlar Romanları ilginç, mistik ve bazen de yanlış anlaşılır kılıyor.
İnançları Nelerdir?
Birçok Roman dini geleneklerini ve inançlarını korumuştur. Hayaletlerin, kertenkelelerin ve yılanların insanlara zarar verebileceğine inanırlar. Erkeklerin başkalarına “nazar” değdirerek onları lanetleme gücüne sahip olduklarına inanırlar. Ayrıca bazı erkeklerin hastaları iyileştirme gücüne sahip olduğuna inanırlar. Şaman inancına yakın geleneksel din olgusuna sahip olanların sayısı azımsanmayacak kadar vardır. Fakat toplumlarının %60’ı Hıristiyan, %20’si ise Müslümandır.
Balkan Romaları, Orta Doğu ve Hindistan’daki Romanlardan daha sağlıklı, daha eğitimli ve daha fazla fırsata sahip olsalar da, hepsinin ortak bir noktası vardır: etkin dini oluşumlarla iyi ilişkiler.
Reddedilen ve ayrımcılığa uğrayan bu insanların özellikle Hıristiyanlık ve Müslümanlık aracılığıyla toplumlarda daha iyi yerler edineceklerine ve daha saygı göreceklerine bir inançları vardır.
(Joshua Project)