NICOLA SACCO & BARTOLOMEO VANZETTI / SELAM SİZE

15 Nisan 1920′de Massachusetts’te Slater & Morrill ayakkabı şirketinin paralarını taşıyan zırhlı araç soyuldu; araçtaki şirket muhasebecisi ve koruması vurularak öldürüldü. Araçta bulanan yaklaşık 15 bin doları alan iki soyguncu, kimseye görünmeden kendilerini bekleyen arabaya binerek oradan uzaklaştılar. Soygunun ardından, olayla hiçbir ilişkisi olmayan iki anarşist, Nicola isimli bir ayakkabıcı ve sokaklarda balık satan yoldaşı Bartolomeo tutuklandı.

Bartolomeo Vanzetti

Bartolomeo Vanzetti, 11 Haziran 1888′de Kuzey İtalya’daki Villafalletto’da doğmuş, önce pastacılık öğrenmek için babasının çiftliğini terk etmiş, ardından da 20 yaşında ABD’ye göç etmişti. Boston yakınlarındaki Plymouth’a yerleşmeden önce çeşitli işlerde vasıfsız işçi olarak çalışmış, 1919′da bir balık satıcısının mallarını devralmasının ardından sokaklarda balık satmaya başlamıştı. İtalya’dan ABD’ye göçen anarşistlerden duyduğu Proudhon, Kropotkin ve Malatesta’dan çok etkilenen Vanzetti, hayatını anarşizm mücadelesine adamıştı.

Nicola (Ferdinando) Sacco ise 22 Nisan 1891′de Güney İtalya’daki Torremaggiore’de doğmuş, Nisan 1908′de kardeşiyle birlikte babasının şarapçılık yaptığı köyü terk etmiş ve ABD’ye göç etmişti. Uzun süre bir ayakkabıcının yanında çıraklık yaptıktan sonra, iyi bir ayakkabıcı olmuştu. Karısı ve çocuğuyla İtalya’dan göçenlerin yaşadığı bir mahallede oturan Sacco’nun hayatı, göçmen anarşistlerle tanışmasının ardından tamamıyla değişmişti.

[youtube https://www.youtube.com/watch?v=7oday_Fc-Gc]

Here's to you Nicholas and Bart
Rest forever here in our hearts
The last and final moment is yours
That agony is your triumph

Sacco ve Vanzetti, Boston’da düzenlenen Galleanist Anarşistler toplantısında tanıştı. Bu toplantıdan sonra Sacco ve Vanzetti, diğer göçmen anarşistlerle birlikte askere alınmamak için Meksika’ya gittiler. Eylül 1917′de Meksika’dan ayrılan Sacco ve Vanzetti anarşizm mücadelelerini ABD’de sürdürdüler. Her ikisi de grevlerde, savaş karşıtı mücadelede ve devlet karşıtı propagandada aktif olarak yer almaktaydı. O dönemde ABD’nin en etkili anarşist gazetesi olan ve İtalyanca yayınlanan Cronaca Sovversiva‘da da yazmaktaydılar.

22 Şubat 1918′de Cronaca Sovversiva‘nın bürosu basıldı ve büroda bulunan Sacco ve Vanzetti göçmen anarşistler olarak polis kayıtlarına geçtiler.

Askere alınmamak için Sacco ve Vanzetti’yle birlikte Meksika’ya gidenlerin arasında olan Carlo Valdinoci, 2 Haziran 1919′da Başsavcı Palmer’ın evinin önünde kendini havaya uçurdu. Bombalı saldırıyı Sacco ve Vanzetti’nin planladığına dair söylendiler yayıldı. Ve Kasım 1919′dan itibaren çıkarılan yeni yasalarla anarşistlere yönelik baskılar giderek artmaya başladı.

Sacco ve Vanzetti'nin tutsaklığının son bulması için Boston'da yapılan eylem, 1925

Sacco ve Vanzetti’nin tutsaklığının son bulması için Boston’da yapılan eylem, 1925

ABD’de, özellikle göçmen anarşistlere yönelik baskıların giderek şiddetlendiği işte bu ortamda, Massachusetts’te bir ayakkabı fabrikasının maaşlarını taşıyan zırhlı araca düzenlenen bir soygunun ardından, göçmen anarşistler sorguya alınmaya başlamıştı. Soygundan 3 hafta sonra, soygunla ilişkisi bulunduğu iddia edilen bir anarşisti yakalamaya çalışan bir polis ekibi, o esnada o sokaktan geçen Sacco ve Vanzetti’yi şüpheli bulup durdurdu. Her ikisinin de üzerinden silah çıktı ve orada tutuklandılar. Fakat suçlanmalarında taşıdıkları silahlardan daha etkili olan Sacco’nun üzerinden çıkan anarşist bildiriydi. 11 Haziran 1920′de ilk olarak Vanzetti başka bir soygundan sorumlu tutuldu ve 12 ila 15 yıl arası hapis cezasına çarptırıldı. Vanzetti’nin hapse gönderilmesinden 4 ay sonra, bu sefer hem Vanzetti hem de Sacco ayakkabı şirketine ait zırhlı aracı soymakla ve iki kişiyi öldürmekle suçlandılar. Sacco ve Vanzetti’nin tutuklanmasının intikamını almak isteyen yoldaşları Boda 16 Eylül’de Manhattan’da bir sokağa bomba attı. Bombalı saldırının sonucunda 30 kişi öldü, 200 kişi yaralandı ve 2 milyon dolarlık maddi hasar meydana geldi.

Sacco ve Vanzetti’nin hiçbir şekilde ilişkide olmadıkları bir soygundan ve işlemedikleri cinayetlerden yargılandıkları dava, 31 Mayıs 1921′de Massachusetts’te başladı. Mahkemeye çıkarılan görgü tanıklarının muğlak ifadeleri dışında, savcının mahkemeye delil olarak sunduğu tek şey Sacco ve Vanzetti’nin göçmen anarşistler olmalarıydı. Haziran ve temmuz ayları boyunca süren davada, yapılan soygun ve iki adamın öldürülmesinden ziyade iktidarların korkulu rüyası anarşizm yargılanıyordu. Yalancı şahitler ve göçmen anarşistleri bir an önce hapse atmak isteyen savcının iftiralıyla dolu yargılama sürecinin ardından 14 Temmuz’da jüri Sacco ve Vanzetti’yi cinayetten suçlu buldu ve Sacco ve Vanzetti hapse gönderildi. Mahkemenin kararının ardından hem ABD’de hem de aralarında Paris, Londra, Mexico City, Buenos Aires’in de bulunduğu birçok başka yerde geniş katılımlı eylemler düzenlendi. Ayrıca davanın yeniden görülmesi ya da valinin af yetkisini kullanması için pek çok başvuru yapıldı. Bu başvuruların altına imzasını atanların arasında H.G. Wells, George Bernard Shaw, Marie Curie ve Albert Einstein da bulunmaktaydı. Ne var ki, 6 yıl boyunca düzenlenen çeşitli kampanyalara ve eylemlere rağmen, 27 Mayıs 1927′de Harvard ve M.I.T. rektörleri ile bir hukuk profesöründen oluşan danışmanlık komitesi eyalet valisinin af yetkisini kullanmasına gerek olmadığına karar verdi ve Sacco ve Vanzetti’nin ölüm cezaları onandı.

Nicola Sacco & Bartolomeo Vanzetti

İnfazın gerçekleştirileceği 22 Ağustos’u 23 Ağustos’a bağlayan gece, ABD’nin çeşitli kentlerinde, Berlin’de, Paris’te, Kopenhag’da, Amsterdam’da, Buenos Aires’te, Leipzig’de, Kahire’de, Belgrad’da, Varşova’da, Havana’da, Sydney’de, Melbourne’de ve daha pek çok kentte eylemler düzenlendi. Paris’te düzenlenen ve 150 bin kişinin katıldığı eylemde polisle eylemciler arasında çatışma çıkarken, Boston’da 250 bin kişinin katıldığı mitinge polis ve asker coplarla ve sopalarla saldırarak çok sayıda kişiyi gözaltına aldı.

Dünyanın çeşitli yerlerinde meydanlarda isimleri yankılanırken, 23 Ağustos 1927′de gece yarısı Sacco ve Vanzetti elektrikli sandalyede idam edildi. Her ikisi de son nefeslerini verirken “Yaşasın Anarşi” nidalarıyla alçak iktidarlara meydan okuyordu.

Binlerce insan Sacco ve Vanzetti'yi son yolculuklarında yalnız bırakmadı.

Bu bizim zaferimiz

Bartolomeo Vanzetti’nin ölüme mahkûm edildikten sonra mahkemede yaptığı konuşma – 9 Nisan 1927

Ben suçsuzum. Bu iki kolu tanıyan herkes, sokaklarda dolaşıp bir adamı öldürmeye ya da parasını almaya çalışmaya ihtiyacım olmadığını bilir. İki elimle yaşayabilirim ve çok da iyi yaşarım. Fakat bunun yanında, ellerimle diğer insanlar için çalışmadan bile yaşayabilirdim. Bağımsızca yaşamak ve dünyanın, ekmeğimizi yüzümüzden damlayan terle kazanmaktan daha üstün bir yaşam olduğuna inandığı şekilde yaşamak için elime birçok fırsat geçti.

Babam İtalya’da iyi koşullara sahip. İtalya’ya geri dönebilirdim ve babam beni her seferinde kollarını açarak karşılardı. Oraya cebimde metelik olmadan dönsem bile, babam bana çalışmam için olmasa da ticaret yapmam ya da sahip olduğu toprağa göz kulak olmam için bir mevki sağlardı. Bana bu manaya gelen çok sayıda mektup yazdı ve aynı şekilde iyi durumda olan başka bir akrabam da bu manaya gelen mektuplar yazdı.

Şimdi, sadece tüm bunları yapmadığım için, hayatımda hiç gerçek bir suç işlemediğim için -bazı günahlarım var, ama suçum yok-, hayatım boyunca yalnızca resmi kuralların ve ahlak kurallarının lanetlediği suçları ortadan kaldırmak için mücadele ettiğim için değil; ahlak kurallarının ve resmi kuralların onayladığı ve kutsadığı, insanın insan tarafından sömürülmesi ve baskı altına alınması suçunu da ortadan kaldırmak için mücadele ettiğim için suçsuzum.

İşte, hayatım boyunca gördüğüm en iyi adam, iyilik, erdem ve fedakarlık takdir edildiği sürece insanların kalplerinde giderek daha fazla yer edecek ve daha da büyüyecek bir adam. Eugene Victor Debs’ten bahsediyorum. Tavuk öldüren bir köpeğin bile Devlet’in bize karşı ürettiği kanıtlarla onu mahkum etmek için oluşturulan bir Amerikan jürisiyle karşı karşıya kalmayacağını dile getirmişti. Bu adam ne Plymouth’da benimleydi ne de suçun işlendiği gün Sacco’nun olduğu yerde. Onun iyi biri olduğunu ve iyiliğini başkalarının yararına kullandığını, suç işleyemeyeceğini ve hiç kimsenin de suç işleyemeyeceğine inandığını söylediğimizde bunun keyfi bir ifade olduğunu söyleyebilirsiniz.

Hem o, hem de sadece bu ülkede değil diğer ülkelerde de, tüm dünyada, anlayış sahibi olan herkes, zaman zaman davanın kayıtlarının belli bir kısmını sunduğumuz insanların hepsi bunu biliyor ve hala bize destek oluyor; Avrupa insanlarının şerefi, iyi yazarlar, Avrupa’nın büyük düşünürleri bizi savunuyor. Avrupalı bilim adamları, en iyi bilim adamları, en iyi devlet adamları bizi savunuyor.

Sadece bir avuç insandan, iki üç kişiden oluşan, dünyevi itibar ve maddi zenginlik için annelerini utandıran jürinin, tüm dünya bunun yanlış olduğunu söylerken ve ben bunun yanlış olduğunu bilirken, tüm dünyaya karşı haklı olması mümkün mü? Bunun doğru mu yanlış mı olduğunu bilebilecek birileri varsa, o da benim ve bu adam. Biliyorsunuz, yedi yıldır hapishanedeyiz. Bu yedi yıl boyunca çektiklerimizi anlatmaya kimsenin dili varmaz ve buna rağmen görüyorsunuz işte, karşınızda titremiyorum, doğrudan gözlerinizin içine bakıyorum, kızarmıyorum, renk değiştirmiyorum, utanmıyorum ya da korkmuyorum.

Niteliği tarihe karışan bir dönemde yargılandık. Kastettiğim, bizim ilkelerimizi savunan insanlara, yabancılara, aylaklara karşı bir öfke ve nefret histerisinin yaşandığı bir dönem ve bana öyle geliyor ki – hatta eminim ki, siz ve Mr. Katzmann jüri üyelerinin bize karşı öfkelerini ve önyargılarını çıkarlarınız için kullanmak, kışkırtmak için gücünüzün el verdiği her şeyi yaptınız.

Jüri bizden nefret ediyordu; çünkü biz savaşa karşıydık ve jüri, savaşa savaşın adil olmadığına inandığı, hiçbir ülkeden nefret etmediği, bir kozmopolit olduğu için karşı çıkan biriyle, savaşa yaşadığı ülkeyle savaşan diğer ülkeyi desteklediği için ve böylelikle de bir casus, bir düşman olduğu için karşı çıkan ve diğer ülkeye hizmet etmek için yaşadığı ülkeye karşı her türlü suçu işleyebilecek birisi arasında fark olduğunu bilmiyor. Biz böyle insanlar değiliz. Kimse bizim Alman casusu ya da herhangi bir şekilde casus olduğumuzu söyleyemez.

Savaşın yanlış olduğuna her zamankinden de çok inanıyoruz ve savaşa her zamankinden fazla karşıyız ve insanlığa “Bakın; insanlığın en güzel şeylerinin gömüldüğü bir mezardasınız. Ne için? Size söyledikleri, size vaat ettikleri her şey bir yalandı, bir illüzyondu, bir aldatmacaydı, sahtekârlıktı, bir suçtu. Size özgürlük vaat ettiler. Hani özgürlük? Size refah vaat ettiler? Hani refah?” diyebiliyorsam, darağacına gönderilmekten memnunum.

Hayatım boyunca hiç suç işlemedim – hiç hırsızlık yapmadım, kimseyi öldürmedim, kan dökmedim ve suça karşı oldum ve yasaların ve kilisenin meşrulaştırdığı ve kutsadığı suçları ortadan kaldırmak için savaştım ve hatta kendimi feda ettim.

İşte söyleyeceklerim: Bir köpeğin ya da dünyanın en bayağı ve talihsiz yaratığı yılanın, benim suçsuz olduğum şeyler yüzünden çekmek zorunda kaldıklarımı yaşamalarını istemem. Bir radikal olduğum için bana acı çektiriyorlar ve gerçekten de bir radikalim; İtalyan olduğum için acı çektirdiler ve gerçekten de bir İtalyan’ım; kendimden çok ailem ve sevdiklerim uğruna acı çektim; fakat haklı olduğumdan bu kadar eminken beni sadece bir kez öldürebilirsiniz, ama beni iki kere idam edebilecek olsaydınız ve hayata iki kere daha gelebilseydim, şimdiye kadar ne yaptıysam aynısını yapmak için yaşardım.

Yargıçlara son sözüm;

Vanzetti’nin idamından kısa süre önce kendisiyle görüşen bir gazeteciye söylediklerinden bir pasaj gazetelerde “Vanzetti yargıçlara ne diyor” başlığıyla yayımlandı. Sonradan ABD’deki üniversitelerin birçoğunun ders kitaplarına geçen bu konuşmayı, 1957 yılındaCan Yücel “Yargıçlara Son Sözüm” başlığıyla Türkçe’ye çevirdi ve konuşmanın son bölümünü şiirleştirdi:

Bunlar gelmese başıma, siz çıkmasaydınız karşıma
ona buna dert anlatacağım diye köşe başlarında
harcar giderdim ömrümü,
silik, belirsiz, yenilmiş titretir giderdim kuyruğu.
Ama şimdi öyle mi ya!
Bizim başarımız bu ölüm, bizim zaferimiz bu.
Dünyada aklımıza gelmezdi böyle yararlı olacağımız,
insanlık için, adalet için, hürlük için
es kaza gördüğümüz bu hizmeti
bir kere değil, on kere yaşasak yapamazdık.
Dediklerimiz, hayatımız, çektiklerimiz hiç kalır bunun yanında
hiç kalır yanında idamımız -bir kunduracıyla bir işportacı parçasının idamı
Yaşayacağımız o son anı elimizden alamazsınız ya!
O bizim işte, o bizim zaferimiz.

Vanzetti’nin Sacco’nun oğlu Dante’ye mektubu

Hiç aklından çıkarma Dante, eğer birisi baban ve benim hakkımda başka bir şey söylerse, o, masum ölülere, yürekli bir şekilde yaşamış insanlara küfreden bir yalancıdır. Şunu da iyi bil ve hep hatırla Dante, eğer baban ve ben, kalleş, riyakâr, dönek insanlar olsaydık ölüme gönderilmezdik. Bize karşı topladıkları delillerle cüzamlı bir köpek, bir akrep bile ölüme mahkûm edilemez. Bizim, davamızın yeniden görülmesi için öne sürdüğümüz bu olgular, bir ana katilinin, yüreği taşlaşmış bir suçlunun davasının yeniden görülmesine yeterdi.

Hiç aklından çıkarma Dante, bunları hep hatırla; biz suçlu değiliz, bizi bir yığın uydurma ve yalanla mahkûm ettiler; yeniden yargılanmamıza karşı çıktılar ve eğer yedi yıl, dört ay, on bir gün süren tarifsiz acılardan sonra bizi idam ediyorlarsa, bunun sebebi sana demin söylediklerimdir, çünkü biz yoksullardan yanaydık, insanların insanlar tarafından ezilmesine ve sömürülmesine karşıydık.

Senin ve diğerlerinin saklayacağı, davamızla ilgili belgeler, babanın, annenin, Ines’in, ailemin ve benim, Devlet’in yararı gereği ve Amerika’nın egemenleri tarafından ve onlar için kurban edildiğimizi kanıtlayacaktır.

Bartolomeo Vanzetti, 21 Ağustos 1927

Bartolomeo Vanzetti & Nicola Sacco 23 Ağustos 1927 Tarihinde İdam Edildiler

SELAM SİZE NİCOLA VE BART, ÖZGÜRLÜĞÜNE İNANANLAR

HER GÜN DOĞAN GÜNEŞLE BİZ SİZLE YOLA DÜŞERİZ

[youtube http://www.youtube.com/watch?v=vPwCsWCXOrY]