Mahalle Maçı -3-

Çok uzatmayalım. Okumayı sevmeyen bir çağın boşa oksijen tüketenleriyiz neticede… Eski Türk filmi çekimi hikayesi gibi olacak yazının sonu! Zira okumayı sevmeyen çağın yazmayı çok sevmeyen vatandaşıyım. Yeşilçam’da bazı filmlerde çekimlere 6-7 makarayla tam gaz girilirmiş. Maddi destek bulunur, bakanlık desteği gelir diye düşünülüp senaryo kamera önünde satır satır akarmış. Dördüncü beşinci makaraya gelinince ve bakanlıktan ya da yapımcıdan maddi destek yerine hava gazı verilince senaryonun kalanı kırpılıp kalan makaraya sığacak hızlı sonuçla film tamamlanırmış. Bizim yazı dizisinin durumu aynen budur

Bizim mahallenin maçı 1990ların başında bitmişti. Bir daha hiç oynayamazsınız diye kabul ettirmişti mevcut düzen bize. Stadlar büyüyor, salonlar yapılıyor, fiyatlar artıyor, markalı ürünler yapılıyor, mağazalarda son derece pahalı fiyatlarla satılıyordu. Yarı yarı tribünler devri kapanmıştı. Deplasman yasakları bile başlamıştı. Gece maçları, ulaşım sorunu derken kombine sitemi, çok pahalı maç biletleri, kalitesizleşmiş spor basını sayesinde bizim futbolumuzu bizden almışlardı. Sadece futbolumuz gitse biraz kabul ederdik ancak çocukluğumuzun Fenerbahçesini çalmışlardı bizden. Bir daha asla geri gelmeyecekmiş gibi uzaklaşmıştı artık sevdamız… İşte tam bu anda hatta işte tam o anda 21 Mayıs 2017 gecesi bizim mahallede sokakta maç oynandı. Alt mahallede, üst mahallede sokakta çocuklar maçlar yaptılar. Kahkahalar attılar, gülücükler saçtılar, yerlere uzandılar, yağmurda ıslandılar, babalarının ağabeylerinin omuzlarında kucaklarında uyuya kalanlar bile vardı aralarında. Sadece bizim kentin değil tüm kentlerin sokaklarına çıkmıştı çocuklar. Işıl ışıl ve hınca hınç kalabalıktı meydanlar. Mahalle maçının ‘Gezi’siydi belki yaşanan ya da mahallenin çocukları devrim yapıyorlardı… Fotoğraflar paylaşılıyordu sosyal medyada. Çocuklar, tertemiz halleriyle, çıkarsızca, su gibi duru çocuklar gülen gözleriyle gece sokaktaydılar ve 1907 yılında FenerBahçesinde doğmuş çubuklu formayı izliyorlardı. Mahallenin çocukları, mahallenin en güzel maçını izliyorlardı. Benim, senin çocukluğun o gece sokaktaydı. Bilinen tek şey Fenerin maçı olduğuydu. Bayrağın üstüne uzanan, gözlerinden mutluluk akan çocukları için mahallenin en unutulmaz maçı oynanıyordu. Artık o çocuklarında bir Fenerbahçelilik hikayesi vardı ve o hikaye benim çocukluğumun ilk mahalle maçının aynısıydı. Lisanslı, barkodlu, telifli hiçbir ürün bu çocukların Fenerbahçelik hikayesinden değerli değildi! Maça girmek için gereken biletin fahiş bedeli o çocukların Fenerbahçelilik hikayesinin yanında beş para etmezdi. O çocuklar o akşam 1990larda bize yasaklanan mahalle maçını oynadılar ve kazandılar. Bizden çaldığınız çocukluğumuzun Fenerbahçesini onlar orada yeniden ayağa kaldırdılar. Fener Bahçesinden denizi aydınlatan tarihi Fener yeniden ışık saçıyordu o çocukların gözlerinden.

Arsamızda yükselen yeni stadyum ve onunla birlikte değerlerimizi ezip geçen endüstriyel yıkım ve yozlaşma inkar edilemez. Halktan gittikçe uzaklaştırılan Fenerbahçemiz bizleri tekrar sokağımıza inmeye ve tarihimize, değerlerimize sahip çıkmaya zorunlu bırakmıştı defalarca. İşte 21 Mayıs akşamı o çocuklar sokağa indiler, bize baktılar ve ‘Neredesiniz ey mahallenin ağabeyleri’ dediler. ‘Sizin elinizden tutup maça götüren büyüklerinizi unuttunuz mu?’ diye sordular.

‘Haydi gelin ve tutun elimizden götürün bizi Fenerin Bahçesine’ diyen o çocuklara el uzatmanın tam zamanı. Fenerbahçe Halktır sözünü yeniden geçerli hale getirmek için ‘Halkın Takımı Halkın Yanında‘ diyen Fenerbahçe tribününün, şimdi toprak sahada o güzel çocuklarla birlikte meşin yuvarlığın peşinde koşma zamanıdır…