6-7 Eylül 1955
Geçmişin acı gerçekleriyle yüzleşmeden, hesaplaşmadan geleceğe nasıl ilerleyeceğiz ki? Acılara sessiz kalınamaz! Geçmişin bugünü teslim almasına izin veremeyiz! 6-7 Eylül 1955… Cumhuriyet tarihinin en acı en kanlı sayfalarından sadece ikisi …
6-7 Eylül olayları sonucunda, resmi kayıtlara göre, 73 kilise, 8 ayazma, 2 manastır, 1 fabrika ile Rumlara ait çok sayıda ev ve işyerinin yakılıp yıkıldığı hatırlatıldı. Ergenekon davasının gündemde olduğu bugünlerde, temiz ve demokratik bir toplum, siyaset ve develet olmanın en kaçınılmaz gereğinin, kontrgerilla zihniyetiyle ve onun kanlı eylem ve uygulamalarıyla yüzleşmektir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin bir grup yurttaşını göçertmek amacıyla bizzat kendi resmi istihbarat gücü eliyle kanlı eylemi tertiplediği gerçeği ortadayken, devletin çok geç kalmadan özür dilemesi gerekliliği kaçınılmazdır.
6-7 Eylül 1955’de Atatürk’ün Yunanistan’ın Selanik kentinde doğduğu evin bombalandığı haberi yayılarak başlatılan ve iki gün süren İstanbul ve İzmir’deki ırkçı ve gerici gösteriler azınlıklara yönelik bir tahrip ve yağma hareketine dönüşmüştü.İki gün süren olaylarda İstanbul’da 16 Rum öldü, onlarcası yaralandı, 73 Rum kilisesi, 1 havra, 8 ayazma, 2 manastır, 3 bin 584’ü Rumlara ait olmak üzere 5 bin 538 gayrimenkul yakılıp yıkıldı. Kimi saptamalara göre 50 kimisine göre 200 gayrimüslim kadına tecavüz edildi. Dönemin Demokrat Parti hükümetinin 27 Mayıs 1960 darbesi sonrasında Yassıada’da yapılan yargılamalarında, olayların hükümet eliyle tertiplendiği, Atatürk’ün evinin bir devlet görevlisi tarafından bombalandığı ortaya çıkarılmıştı.
Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime
Perde-i zulmet çekilmiş, korkarım ikbalime
Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime