Mare Nostrum

Can Yücel’den.. Yani Can Babadan…
En uzun koşuysa elbet Türkiyede de Devrim, O, onun en güzel yüz metresini koştu En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak... En hızlısıydı hepimizin, En önce göğüsledi ipi... Acıyorsam sana anam avradım olsun, Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!
Can Yücel isminden ilk kez yukarıdaki satırları okuyunca haberdar olmuştum. İnsanlara Deniz’i anlatan Can Baba’nın şiirindeki Deniz’den duymuştum Can Yücel’i. Deniz Gezmiş dünyamızdan ayrıldığında ben bir aylıktım. Can Yücel dünyamızdan ayrıldığında ise yirmi yedi yaşında.
Şu içinde yaşadığımız dönem ikisine birden ne kadar çok ihtiyacımız olduğunu her gün daha fazla ispatlıyor bize.
Bir röportajında şöyle demiş Can Yücel :
“Biz hep damgalı adam olduk. Ben hayatım boyunca muhalif yaşadım. Devlet ve herkes beni menfi diye belledi. Onun için “kan grubum rh negatif.” Onun için düzenle birbirimize kan alıp veremiyoruz. Neyse ki çocuklar rahat büyüdü. Hasta masta olmadılar. Bu ana – baba için normalde büyük derttir ama biz kolay atlattık. Ağır hapisler yedim, iki sene askerlik yaptım. Mahkemeler yordu beni. İşsiz kaldık. İşsiz kalmanın da kendine göre derdi var. Hiç tanımayacağın adamları tanıyor, yapmayacağın işleri yapıyorsun. Sonuçta yine de kendi içimde, ruhumla barışık ve keyifli yaşadım”.
12 Ağustos 1999 günü Can Yücel aramızdan ayrıldı. Saygıyla anıyor, sevgiyle okuyoruz. Somurtmamızı, ağlamamızı, kahrolmamızı bekleyen düzene rağmen kahkahayla gülmeye devam ediyoruz. Rakıyı 70lik peyniri bir kalıp söylüyoruz. Şükür kanımızda Rh (-) düzenle kan alıp vermiyoruz.