Oylamadan Sonra Bosna’da Ayrılık Kaçınılmaz mı?
Bosna Hersek’teki Müslüman toplumunun temsilcileri tarafından Birleşmiş Milletler’e taşınan, 11 Temmuz’un Srebrenitsa Soykırımı Anma Günü olarak belirlenmesi teklifini içeren Birleşmiş Milletler Genel Kurulu taslak kararının oylaması 2 Mayıs Perşembe günü yapılacaktı ancak Birleşmiş Milletler Oturum Takvimi’ne göre oylama 6 Mayıs’a ertelendi(23 Mayıs’a ertelendi). Oylama sonucuna göre Birleşmiş Milletler resmen 11 Temmuzu Srebrenitsa Soykırımını anma günü olarak kabul edebilir. Bu oylama öncesi Bosna Hersek’te bulunan Sırp Cumhuriyeti uzun süredir argümanlarını ortaya sürerek tepki veriyor ve sürecin Sırp toplumunun kendi bölgelerinde bağımsız bir devlet ilanıyla sonuçlanacağını duyuruyorlar. Bosna Sırp toplumunun siyasi lideri (en yüksek oy alan kişi) Milorad Dodik uzun yıllardır sürekli gündeme getirdiği bağımsız devlet olgusunu bu sefer çok daha kuvvetli ve kararlı olarak ortaya koyuyor.
*Oylanacak Taslak Kararın Önemli Noktaları:
- İnkarın Kınanması: Soykırımı inkar eden herkesin kesin bir şekilde kınanması, revizyonizmin önlenmesi için eğitim sistemleri aracılığıyla koruyucu önlemler alınması çağrısı.
- Savaş Suçları: Soykırımdan sorumlu olanlar dahil, savaş suçları işlemiş kişilerin eylemlerinin kuvvetle kınanması.
- Kurban Tanımlama: Kalan kurbanların tanımlanması ve onurlu bir şekilde gömülmesinin önemi vurgulanmakta, faillerin yargılanmaya devam edilmesi çağrısı yapılmaktadır.
- Hukuki Uyum: Tüm devletlerin soykırımın önlenmesi ve cezalandırılması ile ilgili uluslararası yasalara uymaları teşvik edilmektedir.
- Bilinçlendirme Programı: “Srebrenitsa ve Birleşmiş Milletler’de Soykırım” başlıklı bir bilgilendirme programı kurulması istenmekte, 2025’teki 30. yıl dönümü hazırlıklarıyla başlayarak eğitim ve farkındalık artırıcı faaliyetler önerilmektedir.
Uluslararası Hukuki Tanınma
- Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi (ICTY): ICTY, Srebrenitsa katliamını soykırım olarak hukuken tanımlamada kilit bir rol oynamıştır. Republika Srpska’nın eski Başkanı Radovan Karadžić ve Bosna Sırp kuvvetlerin komutanı Ratko Mladić gibi ana figürler, soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlardan suçlu bulunmuşlardır. Bu yargılamalar ve sonraki mahkumiyetler, olayların bir ulusal, etnik ya da dini grubu kısmen ya da tamamen yok etme niyetiyle soykırım olarak nitelendirilmesini pekiştirmiştir.
- Uluslararası Adalet Divanı (UAD): 2007 yılında, UAD Srebrenitsa katliamı ile ilgili olarak Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nin uygulanması hakkında karar vermiştir. Mahkeme, Sırbistan’ı doğrudan soykırımdan sorumlu tutmamakla birlikte, soykırımı önleme ve failleri cezalandırma konusunda uluslararası hukuku ihlal ettiğine hükmetmiştir.
Srebrenitsa Soykırımının tanınması, uluslararası kurumlar ve küresel toplumun çoğunluğu arasında yaygındır ve bu, kontrolsüz milliyetçiliğin ve etnik nefretin tehlikeleri hakkında kasvetli bir hatırlatıcı olarak kabul edilir. Yine de, özellikle Sırbistan ve Republika Srpska içindeki milliyetçi fraksiyonlar arasında, olayların ölçeği ve nitelendirilmesi politik ve kültürel anlaşmazlıkların bir parçası olarak tartışılmaktadır.
Birleşmiş Milletler Genel Kurulu Kararı
2 Mayıs’ta gerçekleşmesi beklenen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndaki oylama için Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı Konseyi Boşnak Üyesi Denis Becirovic kararı ve soykırımın inkârının önlenmesi gerektiğini vurgulayarak, uluslararası mahkemelerin Srebrenitsa hakkında daha önce verdiği kararların altını çizmiştir. Bosna Hersek Dışişleri Bakanı Elmedin Konakovic ise kararın daha önce alınmış olması gerektiğini belirtmiş ve bu kararın uluslararası hukuku güçlendirmeye yönelik önemli bir adım olduğunu ifade etmiştir. Konakovic, “Bu karar üzerine yapılan çalışmalar yıllardır bir hedefti ve bu aktiviteler gerçekleşiyor. İnsanlarla konuştum, bu kararda kimsenin rahatsız olacağı bir şey yok. Bu, yaşanan acıların üzerine bir medeniyet noktası koymak” şeklinde ifade etmiştir (Sarajevo Times, 2024)**.
*- ** arasındaki bölüm TUiC Akademi’den alınmıştır*
Bu yazıda hepimizce malum olan ve Srebrenitsa’da 8372 Boşnak’ın Sırp Çetnik çeteleri, Bosna Sırp Ordusu ve Sırp paramiliterlerce katledildiği 11 Temmuz 1995 tarihli katliam/soykırım tartışılmayacak. Yazının amacı Bosna Hersek’in 2 Mayıs sonrası yaşaması muhtemel olan en kuvvetli sonuca yani Sırp Cumhuriyeti’nin ayrılmasına giden yol özelinde Sırp tarafının son bir ay içindeki beyanatları paylaşılacaktır. Bu yazıyı yazan kişi olarak benim açımdan ikinci dünya savaşında Yahudilere, Slavlara, Romanlara yönelik soykırım neyse Srebrenitsa’da yaşanılan da aynısıdır. Gazze’de yaşananlar da soykırımdır, Srebrenitsa’da yaşanmış olanlar da soykırımdır. Ancak birlikte yaşayan, aynı devletin coğrafi sınırları içinde yer alan üç toplumun yeniden ayrılık noktasına gelmesi son derece önemli bir durumdur ve Srebrenitsa için oylama sonucu ile çıkacak durumdan çok daha önceliklidir.
Gelin öncelikle Türkiye’de çok bilinmeyen Bosna Hersek gerçeğini ansiklopedik olarak özetleyelim. Bosna Hersek’in tamamını Müslüman bir ülke sanan çoğunluğun okuması ve Bosna Hersek’in Hırvat, Sırp ve Boşnakların ortak devleti olduğunu görmeleri için kısa bir özetle başlayalım.
Yugoslavya’nın dağılmasıyla sonuçlanan iç savaş sonrasında bugünkü Bosna-Hersek çift meclisli bir yasama organı ve üç üyeli Cumhurbaşkanlığı ile yönetilir, ancak merkezî hükûmetin gücü oldukça kısıtlıdır. Ülke iki özerk devletçiğe (entite) bölünmüş durumdadır. Bunlar, Bosna-Hersek Federasyonu ve Sırp Cumhuriyeti’dir. Brçko bölgesi Dayton Antlaşması’yla iki entitenin de dışında bırakılmıştır ve kendisine ait bir yerel yönetimi bulunmaktadır. Brçko’nun ayrı bir entite olarak bırakılmasının tek nedeni aslında Boşnak-Hırvat Federasyonu’nun Sırbistan ile kara sınırının güvence altına alınması gerekliliğine inanılmasıdır. Bosna-Hersek Federasyonu 10 kantona ayrılmıştır.
İslam, Bosna-Hersek’teki en yaygın dindir. Osmanlı İmparatorluğu’nun Bosna-Hersek fetihleri sonucu 15. ve 16. yüzyıllarda yerel nüfus İslam ile tanıştı. Müslümanlar, Bosna-Hersek’teki en büyük dini topluluktur (%51), diğer iki büyük grup, hepsi Bosnalı Sırplar olarak tanımlanan Doğu Ortodoks Hristiyanları (%31) ve neredeyse tamamı Bosnalı Hırvatlar olarak tanımlanan Katolikler’dir (%15). Yani toplam nüfusun yaklaşık %46’sı Hristiyandır.
Neredeyse Bosnalı Müslümanların hepsi Boşnak olarak tanımlanıyor; 1993 yılına kadar, Müslüman kültür veya kökenleri olan Boşnaklar (dini uygulamadan bağımsız olarak), Yugoslav makamları tarafından etnik-ulusal anlamda Müslüman olarak tanımlandılar. Bosna-Hersek’teki Boşnak olmayan Müslümanların küçük bir azınlığı Arnavutlar, Romanlar ve Türkleri içermektedir. Bosnalılar Sünni İslam’a geleneksel olarak bağlı olsa da, 2012’de yapılan bir ankette Bosna-Hersek’in Müslümanlarının %54’ü kendilerini sadece Müslüman olarak değerlendirirken, %38’i Sünni Müslüman olduklarını söyledi. Ayrıca, öncelikle Orta Bosna’da bulunan bir Sufi topluluğu var. Bosna’daki Müslümanların bir kısmının Bektaşi olduğu da unutulmamalı. Bosna-Hersek’teki hemen hemen tüm Müslüman cemaatleri dini örgütleri olarak Bosna Hersek İslam Birliği’ni tanıyorlar.
Bosna-Hersek | 2013 Nüfusu 3,531,159 | 1,790,454 Müslüman | Oran: 50.7% |
---|
Bosna-Hersek Anayasası, genellikle ülke genelinde onaylanan din özgürlüğünü garanti ediyor.
Yukarıda da belirttiğimiz gibi Bosna-Hersek, iki entite ve Brcko bölgesinden oluşmaktadır:
- Toprakların %51’ine sahip Hırvat ve Boşnaklardan oluşan Bosna-Hersek Federasyonu,
- Toprakların %49’una sahip Sırplardan oluşan Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska).

Bosna-Hersek Devletinin yapısı 1992-1995 yılları arasında cereyan eden iç savaşı sona erdiren Dayton Barış Antlaşmasıyla (DBA) belirlenmiş olup ülke Bosna-Hersek Federasyonu (Federasyon da kendi içinde 10 Kantona ayrılmıştır) ve Sırp Cumhuriyeti (Republika Srpska-RS) olarak iki birime (entiteye) ve bir küçük özerk bölgeye (Brcko) bölünmüştür.
Her birimin siyasi ve ekonomik yapılanması birbirinden farklıdır. Bosna-Hersek, Hırvatistan ve Yugoslavya’nın yanı sıra, AB, Fransa, Federal Almanya, Rusya, İngiltere ve ABD temsilcilerinin de gözlemci olarak imzaladıkları Dayton Barış Antlaşması bir ana metin ile 11 ekten oluşmakta ve sivil ve askeri alanlarda düzenlemeler içermektedir. Anlaşmanın askeri yönlerinin uygulanması ilk bir yıllık süre için IFOR (Implementation Force) adı altında NATO liderliğinde, bazı NATO dışı ülkelerin de katılımıyla oluşturulan yaklaşık 60.000 kişilik kuvvetin sorumluluğuna verilmiştir.
Bir yıllık görev süresi 20 Aralık 1996’da biten bu kuvvetin yerini daha az personele sahip SFOR (Stabilization Force) almıştır. Türkiye her iki kuvvete de Zenica’da konuşlanmış bulunan bir Tugay ile katılmıştır. 2001 yılı sonu itibarıyla SFOR’daki asker sayısı 17.700’e, Türk Tugayı ise Tabur düzeyine indirilmiştir.

Yaklaşmakta olan oylama öncesinde Nisan ayının başında Bosna Hersek Cumhurbaşkanlığı konseyinin önceki dönemdeki Sırp üyesi ve Bosna Hersek’teki entitelerden Sırp Cumhuriyeti’nin mevcut başkanı Milorad Dodik, BM Güvenlik Konseyi “Srebrenica Soykırım” kararını kabul ederse Sırp Cumhuriyeti’nin resmen Bosna Hersek’ten ayrılacağını ve bağımsız bir devlet olacağını duyurdu.
Dodik, Boşnak toplumuna adeta aba altından sopa göstererek “Barışçıl bir ayrılığa hazır olduklarını umuyoruz. Bizi soykırımcı olarak görüyorlar, neden birlikte yaşayalım ki?” dedi ve Bosna Hersek’te bulunan entitelerden Sırp Cumhuriyeti’nin bağımsız devlet olacağını tüm dünyaya duyurdu. Sırp Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Milorad Dodik, Srebrenica’da soykırımın işlenmediğini, orada yaşananların bu suç teşkil eden fiilin unsurlarına uymadığını ve soykırım olarak tanımlanamayacağını söyledi. Hatta BM’de 6 Mayıs tarihine ertelenen “Srebrenica” oylaması öncesi halkını Banja Luka’da Trg Krajina’ya çağırdı. Bosna Hersek’in en büyük ikinci şehri ve Sırp Cumhuriyeti’nin başkenti Banja Luka’da Sırbistan eski başbakanı ve şimdiki meclis başkanı Ana Brnabic’in de bulunduğu Sirp politikacıların katılımıyla bir Açıkhava buluşması düzenlendi. Ana Brnabic, Dayton Anlaşması’na saygı duyduklarını ve öncelikle Dayton’a bağlı kalacaklarını, mevcut durumun korunmasından yana olduğunu belirtti. Ana Brnabic üstüne basa basa Dayton’a saygı duyduklarını ve barış içinde birlikte yaşamaktan yana olduklarını duyurdu. Ancak Bosna’daki Sırp toplumunun asla kendisini öksüz hissetmemesi gerektiğini de belirtti.
Dodik ise meydanda toplanan yaklaşık 80 bin kişiye hitap ederken uluslararası topluma da seslenerek “Eğer Bosnalı Müslümanlar uzlaşma istiyorlarsa iki tarafın da çok sayıda kayıp verdiğini kabul etmeliler. Soykırım olmadı. Soykırım iddiasından vazgeçmeliler. Çok büyük acılar yaşandı. Çok sayıda insan hayatını kaybetti, öldürüldü. Hırvat, Boşnak ve Sırp toplumunun binlerce kaybı var. Onlarca kişi savaş suçlusu olarak bağımsız olmayan mahkemelerde suçlandı, yargılandı. Bosna Hersek’teki savaş boyunca ve Yugoslavya iç savaşı boyunca yaşananlar için tüm toplumlardan mağdurların ailelerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz. Biz tüm ulusların acılarını paylaşıyoruz. Onlarsa sadece kendi acılarından bahsediyor” dedi. Milorad Dodik konuşmasında “Bosnalı Müslüman siyasetçiler Bosna Hersek için değil kendileri için bir şeyler istiyorlar. Bizi soykırımcı olarak görüyorlar” dedi. Soykırımcıysak neden bizimle yaşamakta ısrarcılar? Savaş sonrası sadece kendi kayıplarını konuştular. Diğer uluslardan öldürülen insanlara yönelik taziye ve üzüntü bile duymadılar. Şimdi de Bosna Hersek’te bütünlüğü bozan onlar. Biz soykırımcı değiliz, Srebrenica soykırım değil savaşta bir çok suç işlendi. Kimse diğerinden daha masum değil. Biz herkese taziyelerimizi iletip üzüntümüzü hep belirttik. Onlar öldürülen binlerce Sırp için bunu asla yapmadı. Birlikte yaşamaktan imtina edenler Müslüman Boşnak siyasetçilerdir” dedi ve ayrılacaklarını yineledi.

Birleşmiş Milletler’de yapılacak oylama tarihi yaklaşırken Sırp Cumhuriyeti karşı atağa çıktı ve Yugoslavya iç savaşında 1992-95 arasında Srebrenica’da Silahlı Bosnalı Müslüman güçler tarafından öldürülen 3267(!?) Sırp’ın (+4 yaş çocuklar, yetişkinler, +80 yaş yaşlılar) anısını onurlandırmak için etkinlikler başlattı.
Sırp Cumhuriyeti Ulusal Meclisi milletvekilleri, SC Hükümeti tarafından oluşturulan, 1992’den 1995’e kadar Srebrenica Bölgesindeki Tüm Halkların Acılarını Araştırmaya Yönelik Bağımsız Uluslararası Komisyon Raporu hakkındaki tartışmayı tamamladı. Bosna Sırp Cumhuriyeti’nin Meclisi’nde bulunan 73milletvekili, Srebrenica’daki soykırımı ve sonuçlarını inkar eden rapora lehte oy verdi. SC Meclisi bağımsız üyesi Ramiz Salkić ise Srebrenica’daki soykırımı ve gerçekleri inkar etmeye çalışmanın kabul edilemez olduğunu söyledi ve karşı oy kullandı. Bosna’da bunlar yaşanırken Kosova krizi ve Sırbistan’ın resti üzerine ABD Dışişleri Bakanlığı, Sırbistan’ı tek taraflı eylemlerden kaçınmaya, Kosova ile Sırbistan arasında AB aracılığıyla yürütülen diyalog kapsamında varılan anlaşmalara tam olarak saygı göstermeye çağırdı. NATO Avrupa Komutanı “Kosova ve Bosna-Hersek’teki kuvvetler takviye edilmeli, daha fazla birlik ve ağır top gönderilmeli” dedi. Index’in çevrimiçi haberine göre, NATO’nun Avrupa Yüksek Komutanı General Christopher Cavoli, Bosna-Hersek ve Kosova’daki güçlerin arttırılmasını önerdi.
2 Mayısta Srebrenica oylaması olacak. Oylamanın sonucundan bağımsız olarak Bosna Hersek’te Dayton anlaşmasıyla zaten hiç açılmamış olan bağımsız bir devlet defteri kapanacak. Çok yakın bir tarihte Bosna Hersek’te bulunan 3 entiteden Sırp Cumhuriyeti bağımsızlığını ilan edecek. Sırp Cumhuriyeti toprakları ülkenin kuzeyini, doğusunu ve başkent Sarajevo’nun neredeyse yarısını kapsıyor. Barışçıl bir ayrılık ne kadar ihtimal dahilinde bilinmez! Bence Republika Srpska tarafı da kesinlikle bir sıcak çatışmaya giremez, girmek istemez. Avrupa Birliği ve ABD aynen Ukrayna’da yaptığını yapar ve siz savaşın biz size havale çıkartır, silah falan da yollarız diyemez. Çünkü bu sefer Avrupa Sınırlarının bu kadar dibinde bir savaşın bölgeyle sınırlı kalmayacağını bilirler. AB içinde yaşayan on binlerce Boşnak ve Sırp var. Rusya, sınırlarından bu kadar uzakta, askeri olarak bu işe dahil olacak bir riske en azından Ukrayna savaşı sürerken giremez. Sırbistan ise Bosna Hersek topraklarında olacak bir savaşa ve çatışmaya taraf olmaz ve aktif olarak sıcak temasın içine kesinlikle giremez. Yani 1992-95 Bosna savaşının bir benzeri yaşanmaz. Suriye iç savaşı benzeri bir durum da olmaz. Ancak farklı bir iç güvenlik tehditi ve kuvvetle muhtemel terör diye tanımlayacağımız bir süreç başlayabilir. Türkiye ise sürece ancak masa başında dahil olur.
Bosna’daki Sırp tarafıyla ilişkileri çok iyi olan iki kişi var: Erdoğan ve Putin. Erdoğan’ın Republika Srpska ile ilişkileri Sırbistan Devlet Başkanı Vucic’in ilişkilerinden bile iyi olabilir. Erdoğan’ın Vucic’le de arası çok iyi. Ancak şu ana kadar masada yok, zaten ortada bir masa da yok. Birleşmiş Millet oylaması sonrası Bosna Hersek için üzücü günler çok yakın gözüküyor 🙁 Türkiye aslında Bosna Hersek’i olası riskler konusunda yine yalnız bıraktı. Siyasal İslamcılıkla çözülmeyecek bir süreç var. Yakın coğrafyada yaşanan benzer durumlarda Türkiye dış politikası sorunun çözümünden hep uzak ve oluşabilecek bataklığa serseri mayın gibi düşme potansiyeline sahip. Republika Srpska yani Bosna Hersek’te bulunan Sırp Cumhuriyeti’nin uzun yıllardır Bosna’da radikal İslamcı militer/terörist yapıların varlığına dikkat çektiği unutulmasın. Özellikle radikal dinci gruplar Suriye savaşında çok sayıda Boşnak militan topladı bölgeden. Çok yakın bir tarihte İşid’e yönelik bir operasyonda hayatını kaybeden ve İşid saflarında bulunan Boşnaklar haber oldu Bosna basınında. Bosna’da İslamcı silahlı yapıların varlığı kuvvetle muhtemel, ancak bugüne kadar ne kamplarından ne de eğitimlerinden bir görüntü yansımadı.
Sırp tarafı Bosna Hersek içindeki radikal İslamcı silahlı gruplardan şikayetçi uzun yıllardır. Ancak kendileri de şikayetçi oldukları bu yapılara benzer bir paramiliter yapı kurmuşlardır diye düşünüyorum. Hatta bu yapıların bir kısmını Bosna Sırp polis gücü/milis gücü gibi anayasal olmayan oluşumlara dahil ettiler ve bunlar kriz konusu oldu.

Srebrenitsa Anıt Merkezi (Memorijalni Centar Srebrenica) ‘ne göre bu kararın kabulü, soykırımın küresel olarak tanınmasını güçlendirici önemli sembolik ve eğitimsel etkiler yaratacaktır ve tarihi revizyonizmi engelleyebilir. Aynı zamanda, Bosna-Hersek’in egemenliği ve Sırbistan ile diğer uluslarla olan uluslararası ilişkileri üzerinde de etkili olabilir. Kararın kabul edilmesi, Srebrenitsa’nın tarihini dünya tarihinde kalıcı olarak işaretleyecek ve soykırımın inkârı gibi davranışları uluslararası toplumda kabul edilemez hale getirecektir. Karar, Almanya ve Ruanda tarafından önerilmiştir. Ruanda’nın kendi tarihinde de soykırım yaşanmış olması, bu desteğin anlamını daha da pekiştirmektedir. Srebrenitsa Anıt Merkezi ve Kanada Soykırım Araştırmaları Enstitüsü gibi kurumlar, kararın önemini sadece geçmişi anmakla kalmayıp, aynı zamanda eğitim ve hukuki çerçeveler aracılığıyla gelecekteki felaketlerin önlenmesinde de vurgulamaktadırlar. Özellikle, Srebrenitsa Anıt Merkezi, kararın kabulü için gerekli olan Birleşmiş Milletler’in 193 üye devletinden en az 129’unun desteğinin gerektiğini belirtirken kararın desteklenmesi için uluslararası topluma çağrı yapmaktadır.
Son olarak hatırlatalım: Bosna Hersek’te bulunan Sırp Cumhuriyeti’nin lideri Milorad Dodik’in, Barışçıl yollardan ayrılacaklarını ve bağımsız bir devlet olacaklarını duyurduğu Bosna Hersek’in mevcut topraklarının ~ %51′i Hırvat ve Boşnaklardan oluşan Bosna-Hersek Federasyonu, ~%49′u ise Sırp Cumhuriyeti.